Önsöz
Giriş
Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Giriş2
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
 İçindekiler
 E-Posta
 Ana Sayfa 
Seyir 
 
 
14   İSRAİL
 
 
 

HAKİMLER DÖNEMİ
BİRLEŞİK İSRAİL KRALLIĞI
İSRAİL VE YAHUDA BÖLÜNMÜŞ KRALLIKLARI
BABİL SÜRGÜNÜ VE GERİ DÖNÜŞ
GERÇEK EBEVEYNLER İÇİN HAZIRLIK DÖNEMİ
YAHUDİLİK
SONUÇ
 
 
 


Musa, İsraillileri, tutsak oldukları Mısır’dan çıkarıp, gerçek ebeveynleri karşılayabilecekleri
şartları yaratacakları ve dünyayı yeniden Tanrı’ya yönlendirecekleri bir Tanrı merkezli millet
kurmak üzere Kenan’a  ulaştırdı. İsrail, işte bu seçilmiş millete verilen ad, İsrail tarihi de,
düşmüş dünya içerisinde kendine bir yer edinmeye çalışan Tanrı insanlarının mücadelelerinin
yer aldığı bir tarih oldu. Ne var ki, bu denli önem taşıyan misyonları öncesinde örnek alacakları
bir başka Tanrı merkezli millet ve bünyesindeki gerekli kurumlar daha önce hiç söz konusu
olmadığı için, İsrail halkı, gerçekten de pek çok güçlülüğün üstesinden gelmek durumunda kaldı.
Millet kurma aşamasında karşılaşılan bir dolu problem ise, Tanrı’nın takdirsel çalışmasının
gereği gibi yürümesine zaman zaman engeller oluşturdu. Bu hatalar özellikle de, merkez figürler
ve onları ilk planda izlemesi gerekenler tarafından yapıldıklarında,  Tanrı’nın onları merkez alan
planı da dolayısı ile defalarca aksayıp, ertelendi. Tanrı, yapılmış olan onca hataya rağmen İsrail
halkının bir başına bırakmadı ve onlara rehber olup, eğitebilmek için büyük çaba gösterdi.
Sonuçta, gerekli temellerin oluşup, İsa’nın uzun zamanlar beklenen kurtarıcı, mesih olarak
gönderilmesine dek bir 16ç yüzyılın geçmesi gerekti.
 

HAKİMLER DÖNEMİ

Ancak tüm iyi niyetli çabalarına rağmen, İsrail’i birleştiren kişi Yeşu olamadı. İsrail’in bünye-
sindeki kavimler, toplu olarak bir millet kurmaya katkıda bulunma yerine, kendi öz çıkarlarını
ön planda tutmaya başladılar. Ayrıca, İsraillilerin zaman içinde daha da belirgin hale gelmeye
başlayan iman açmazları ve de putperest Kenanlılarla evlilikler yolu ile geliştirdikleri sosyal
ve dini ilişkiler ile, Yahudiler, Kenan’a gerçek geliş amaçlarını göz ardı edip, sorumlu oldukları
çizgiden gitgide uzaklaşmaya başladılar. İsrailoğulları, Tanrı’nın yönlendirdiği insanlar olarak,
Kenan’da Habil pozisyonunu üstlenecek şekilde davranmak durumundalar iken, zamanla kendi
sahip oldukları inanç hakkında bile çelişki içine düştüler ve Kenanlılara sevgi verip, hizmet
ederek onları Tanrı gerçeği konusunda aydınlatıp, Tanrı tarafından kazandıracakları yerde,
ruhsal anlayış ve inançtaki sarsıntıları nedeni ile , kendileri, onların yanlış merkezli inançlarının
etkisi altına girdiler.

Yeşu, İsrail halkının,kral, başhaham ve peygamber rollerinin tümünü üstlenen ilk hakimi oldu.
Kendisi daha sonra, sonuncusu Samuel olmak üzere, bir dizi hakim daha izledi. Bu dönem
süresince, İsrailoğulları, kavimden kavime el değiştiren Mesken’i merkez alarak ibadetlerini
sürdürdüler. Kayıtlarda 400 yıl sürdüğü belirtilen hakimler dönemi, değişik kavimler arasında
ve de diğer halklar arasında süregelen bir mücadele, bir çatışma dönemi oldu. Bu durum sonucunda,
İsrailliler gitgide artan bir istek ile, ortak düşmanlara karşı kendilerini birleştirip, güçlü bir kral-
lık oluşturacak politik bir lider arayışı ve beklentisi içine girdiler.
 

BİRLEŞİK İSRAİL KRALLIĞI

Son hakim olan Samuel, halkın isteklerini göz önüne alarak , Saul’ü İsrail’in ilk kralı olarak
atadı. Ancak Samuel, kıskançlık nedeni ile, yeni atanan bu kralı, ülkenin Habil figürü olarak
göremedi, dolayısı ile ona yeterince destek olmadı. Saul, Tanrı’nın bir lütfu olarak, düşmanla-
rına karşı çok başarılı bir savaşçı olmasına rağmen, Samuel ile aralarında yer alan tartışmalar
sonunu hazırladı. Böylece Saul ve Samuel, milletsel seviyede bir birlik temelini atmak için gerekli
şartı yerine getirmediler. Dahası, Saul, Mesken olgusunun önemini gözardı ederek halkı için
büyük önem taşıyan ve iki taş tablet ile Harun’un asasının içinde muhafaza edildiği  Ahit sandığı’
nın yerleştirileceği tapınağı inşa etmede de yetersiz kaldı.

Bu görev, Tanrı’ya olan büyük inancı ve mücadeleci yapısı ile Saul’un yerine geçen, Davut’a
verildi. Davut, hem peygamberlik, hem krallık niteliklerine sahipti ve de Tanrı’yı yücelten pek
çok güzel ilahide de imzası vardı. Ancak Davut, İsrail’i 40 yıl boyunca düşmanlarına karşı savun-
ma görevine ağırlık verdiği ve bu amaç uğrunda çok kan dökmek zorunda kaldığı için, Tanrı,
Tapınağı onun da, inşa etmesine izin vermedi. Ve böylece görev, Davut’un oğlu Süleyman’a
geçti. Süleyman 40 yıllık hükümdarlığının dördüncü yılında, büyük bir Tapınak inşa etmeye
başladı. Tamamlandığında, Süleyman’ın tapınağı, gerçekten de İsraillilerin Tanrı’ya olan
bağlılıklarının muhteşem bir tanıklığı oldu. Süleyman’ın bundan sonraki yükümlülüğü,
İsrail’in kralı olarak, artık 12 oymağı, Tapınak ve içindeki kutsal objelerle bütünleştirmek idi.

Ancak Süleyman, görevinin bu en önemli bölümünü yerine getirmedi. 700 kadın ile evlendi.
300 cariye ile beraber oldu. Giderek, ilişkide bulunduğu bu kadınların inançlarına hoşgörü ile
yaklaşmaya başladı ve yine bu kadınların, kutsal kabul edilen yerlere kendi putlarını koymalarına
seyirci kalmakla da, halkının inançlarının dejenere olmasına yol açtı. Sonuçta, liderlerinin gerçek
bir iman örneği sergiliyememesi, İsraillilerin, bir tek Tanrı inancı ve Tapınak olgusu etrafında
birleşmelerine engel oluşturdu. Böylece, Süleyman sağduyusunu gereği gibi kullanmadığı için
iman temelini tamamlayıp, İsrail milletinin Habil figürü olma yeterliliğine de ulaşamadı.

O dönemde, İsrail milleti, dışsal olarak, Orta-Doğu’nun yönlendirici dominan gücü olmasından
ötürü, seçilmiş millet olmak için yeterli verilere sahip idi. Bu milletsel seviyedeki özellikler,
İsrail’e Tanrı tarafından gerçek ebeveynleri karşılayıp, onları gereği gibi koruyabilmeleri ve de
sahip olunan temelleri dünya çapına yayabilmeleri için özellikle kazandırılmış idi.

Ancak Süleyman’ın kadınlara yönelik yanlış ilişkileri sonucunda, Tapınağın arınmışlığı kirletil-
di ve de Tanrı’nın, İsrail Birleşik Krallığı’nı merkez alan takdir planının çıkmaza girmesine
neden oldu. Süleyman’ın hatası ile, İsrail ancak Habil Kabil olarak ikiye ayrılarak arındırılabile-
ceği bir noktaya geldi. Böylece, İsrail, kuzey ve güney olmak üzere iki bölüme ayrıldı.
 

İSRAİL VE YAHUDA BÖLÜNMÜŞ KRALLIKLARI

Adem düştüğü zaman, Kabil ve Habil taraflar olarak  “ ikiye ayrılmış “ var sayılması, kan bağının
arınması için gerekli olmuştu. Süleyman düştüğü zaman ise , krallığı, benzer şekilde kuzeyde,
Süleyman’ın asi yardımcısı Yereboam’ın önderliği altındaki on kavimin oluşturduğu İsrail
krallığı, güneyde ise mağrur oğlu Rehoboam’ın önderliği altındaki iki kavmin oluşturduğu Yahuda
krallığı olmak üzere ikiye ayrıldı. Bu fiziki ayırım ile birlikte, İsrail bünyesindeki düşmüş element-
lerin ayıklanıp, arınmış bir krallığın yeniden kurulması söz konusu idi. Bu çerçevede Güney kral-
lığı Habil, kuzey krallığı da Kabil pozisyonlarını temsil etmekte idiler.

Habil pozisyonundaki Yahuda krallığının görevi, İsrail’i , sevgi ve eğitim yolu ile yeniden Tanrı
tarafına kazandırmaktı. Bunun için de, Tanrı’nın gerçeğini öğretip, kuzeylileri putperest gelenek-
lerinden arındırmak için, kuzeye pek çok peygamberler  aracılığı ile tanık oldukları Tanrı’nın
gücüne rağmen, İsrail halkı, yine de tövbe edip, Tanrı yoluna dönmemekte ısrarlı davrandı. Bu
itaatsizlikleri, kötülüğün güçlerinin onlara müdahalesi için gereken zemini oluşturdu ve İsrail,
tövbe ve sevgi yolu ile Yahuda birimi ile uzlaşacağına, Süleyman’ın ölümünden 240 yıl sonra,
Asur istilası sonucu ortadan kaldırıldı. Bünyesindeki on kavim, darmadağın oldu ve bugüne dek
de, İsrail’in kayıp kavimleri olarak adlandırıldı.

Peygamberlerin göstermiş oldukları tüm çabalara rağmen, Yahuda Krallığı da kuzeylilerin
putperest inanışlarının etkisinden kurtulamayarak aynı inançlara yöneldi ve böylece de arınmış
Habil olarak, gerekli iman temelini kurması gereken güney krallığı da, misyonunu yerine getire-
medi. Sonuçta ise, gerçek ebeveynler için gereken milletsel temel, her iki krallık arasında, birlik
temelinin oluşmaması sonucu bir kez daha atılamadı.
 

BABİL SÜRGÜNÜ VE GERİ DÖNÜŞ

Geçirdiği dejenerasyonun kaçınılmaz sonucu olarak, Tanrı, Babil Kralı Nebukadnezzar’ın Yahu-
da’yı istilasına göz yumdu. Kudüs yağmalandı ve Süleyman’ın tapınağı yıkılarak içindeki kutsal
objeler ( Ahit Sandığı, On Emir’in üzerine yazılı olduğu iki taş levha, Harun’un asası ) bir daha
bulunmamak üzere kayboldular. Böylece kral Saul tarafından kurulup, Davut zamanında gelişen
ve Süleyman’ın ölümü ile de ikiye ayrılan İsrail Krallığı tamamen son buldu. İsrail’in imanını
sarsan putlara tapma geleneği, dört yüz yıl süren bölünmüş krallıklar dönemi içinde de eksilmedi.

  O nedenle, bir zamanlar Süleyman’ın İsrail döneminin yönetici sınıfından geriye kalan Yahuda
  ve Benyamin oymakları, Babil’e orada yetmiş yıl tutsak kalmak üzere götürüldüler.

Krallıklarının ve tapınaklarının yıkımı ve de geçirmek zorunda kaldıkları zorlu tutsaklık dönemi,
İsraillileri, Tanrı’nın seçilmiş milletini kurmakla yükümlü toplum olmaktan ne denli uzağa düş-
tükleri bilincine yeniden ulaştırdı. Tanrı ise, onca hatalarına rağmen, yine de, onarım için gerekli
soy ve bilgiyi onlardan esirgemeyerek, bu halkı, bu amaç için kullanmak kararlılığını sürdürdü.
Öyle ki, günahları için samimi olarak tövbe edip, Tanrı’ya Kudüs’e yeniden dönebilmek için
yakardıklarında, bu samimi arınmış davranışlarından etkilenen Tanrı onları, bir kez daha bağış-
ladı. Ve sonundra,Zerdüşt inancına bağlı Pers kralı Büyük Kiros, Babil’i ele geçirdiğinde, İsraillile-
rin tutsaklıklarına son verip,bağımsızlıklarına kavuşturarak Kudüs’e dönüş yollarını açtı. Bu dönüş,
bir yüzyıldan fazla süren bir süreç içinde ve üç aşamada yer aldı.

Kudüs’te , Tapınağın yapımı tamamlandı ve İbraniler, Musa’ya esinlenen yasalar çerçevesinde,
yeniden İsrail’in kuruluş prensiplerine kendilerini merkezlediler. Sonuçta da, İsrail, sürgündeki
bedel ödeme süreçleri boyunca tüm putperest inançlarından arınmış olarak, teokratik bir devlet
olarak tesis edildi. Babil sürgünü, İsrail’e yeniden dönüş, Kudüs’ün ve Tapınağı yeniden inşası
ve din kurallarına merkezli devletin onarımı da dahil olmak üzere , tüm bu süreç 210 yıl sürdü.
 

GERÇEK EBEVEYNLER İÇİN HAZIRLIK DÖNEMİ

Böylece İsrail, 400 yıl sürecek gerçek ebeveynlere hazırlık dönemine girdi. Bu dönem süresince,
İsrail’in seçilmiş halkı, onarılmış ilk millet olma ayrıcalığını elde edebilmek için inanılmaz bedel-
ler ödedi. Bu dönem zarfında, İsrail,sonuncusu İsa’dan önce 63 yılında olmak üzere Persler,
Yunanlılar, Mısırlılar, Suriyeliler ve Romalılar tarafından ardarda istila edildi. Israil yalnızca,
Makabenlerin bir yüzyıl süren yönetimi altında bulunduğu sürede, hiç bir dış ülke etkisi altında
bulunmadığı gerçek bir bağımsızlık dönemi yaşadı. Israil bünyesinde gelişen tüm bu yerine
oturmamışlık ve karışıklıklar, Yahudi halkının gitgide daha artan bir oranda kendilerini kurtaracak
bir mesih beklentisi içine girmelerine neden oldu. İsrail peygamberleri yüzyıllarca kurtarıcının
bu halka yollancağını müjdelemiş olmalarına rağmen, İsa’nın vaad edilen mesih, gerçek ebeveynler
pozisyonunu yerine getirecek kurtarıcı olarak yollanması ise, ancak, Malaki peygamberin onun
gelişine yönelik dört yüz yıl öncesindeki büyük peygamberliği sonrasında gerçekleşebildi.

Ne var ki, Nazaretli İsa, zaman gelip, dünyanın kurtarıcısı olarak, onca zaman hazırlanan İsrail’e
yollandığında, Yahudiler tarafından, beklenen mesih olarak kabul edilemedi ve de o dönemde ege-
men olan Roma askerlerince idam edildi. Olayların bu şekilde trajik yön değiştirişinin nedenlerine
ve onarım takdiri içerisindeki sonuçlarına 17.konumuzda yer vereceğiz.
 

YAHUDİLİK

Tanrı’nın sözü, esinlenmiş bir gerçek olarak ilk kez Musa’ya merkezli onarım süreci içinde, düşmüş
insanlığa ulaştırıldı. Gerçeğin bu şekilde esinlenmesinden önce, insanlar,kendilerine net bir
şekilde rehberlik edip, yön gösterecek tanrı iradesi ve yasalarından yoksun idiler. O nedenle de,
kendi bilgisizlikleri içinde, amaçsız, varoluş nedenlerinin ne olduğunu kestiremeden yüzyıllar
boyu öylece yaşama durumunda kaldılar.

İsrailoğulları ilk kez, On Emir (Yasa) ile başlamak üzere, yaşamlarına düzene sokacak net,rehber
bilgilere sahip oldular. Bu yeni düzen ile birlikte, Yahudilik dininin inanç şartları ve dinsel pratik-
leri de şekil buldu. Günümüzdeki modern Yahudilik anlayışı da, Musa yasalarını esas alarak,
yüzyıllar boyunca edinilen esinlemeler,seziler ve akademik anlayışlarla zenginleşerek bugünkü
durumuna erişti. O nedenle, İsa sonrasındaki Yahudilik anlayışı kendine özgü bir yol geliştirdiği
için, Kitab-ı Mukaddes’te söz edilen Yahudilik anlayışından farklıdır. Dolayısı ile, Hıristiyan veya
Müslüman kitleler Yahudiliği anlamak istediklerinde yalnızca kutsal metinleri baz almamalı, fakat
Yahudiliği zaman içerisinde şekillenen ve yerine oturan bir canlı gelenek olarak görmeye
çalışmalıdırlar.

Yahudilik ve Hıristiyanlığın tarih içindeki ilişkileri gayet fırtınalı oldu. Pek çok Yahudi,
2000 yıl boyunca, Hıristiyanlığın anti-semitizm düşüncesi altında eziyet çekti ve İslam
ülkelerinde çok daha kabul gördü. Bu açıdan, Hıristiyanlar, İsa’nın öğretisine tamamen ters
düşen bu yaklaşımlarından ötürü tövbe etmek durumundadırlar. Öte yandan, Yahudiler de,
hıristiyanlığa yönelik geliştirdikleri ve zaman içinde kökü derinlere inen şuursal içerlemelerinin
üstesinden gelmek için çaba göstermelidirler. Kısa bir süre önce İsrail ile Vatikan arasında
başlatılan diplomatik ilişkiler, böylesi bir eğilimin yansıması olarak gerçekten de bu konuya
yönelik yapıcı girişimler olarak desteklenmelidir.

Her din,kendi iman yaşantısına baz oluşturacak ve ona zaman mekan ötesinde bir sonsuz değer
kazandıracak, kendine özgü Tanrı algılamalarına sahiptir. Yahudilik, gerçek anlamda ilk tek
tanrılı din olması itibariyle, hıristiyanlık ve İslamiyetin büyük kardeşi pozisyonunda, bu iki
büyükinanç sisteminin üzerine kurulu bulunduğu temel gerçekleri bünyesinde barındırır. Dolayısı
ile Yahudiliğin de varoluş amacı, diğer dinlerde olduğu gibi, gerçek ebeveynlerin gelişi ile bir-
likte tamamına ermiş olacaktır.

Yahudilik, sadece kendi yararı için varlığını sürdürmemelidir. Tanrı, Yahudilere, yasa ve kut-
Sal metinleri, dünyaya da ulaştırmaları sorumluluğu ile verdi. Yahudiler, tek Tanrı olgusuna tanık-
lık eden ilk toplum oldu ve Yahudilik de, tarih içerisinde ilk Tanrı merkezli değerlerin ulaştırıldığı
bir onurlu geleneğe kucak açtı. Yahudilerin insanlığın uygarlık gelişimine katkıları da çok büyük
oldu. Yahudiler, edebiyat, sanat, felsefe, ekonomi ve bilim alanlarında önemli buluşların pek çoğuna
öncülük ettiler. Yahudi kultürünün zenginlik ve niteliği, bugünsahip olunan pek çok insani çaba
sonucu ürünlere de temel oluşturdu.

Tanrı İsa’yı kabul etmemelerine rağmen yine de Yahudilere vermiş olduğu sözden dönmedi. Ken-
dilerine yönelik yüzyıllar süren düşmanlığa karşı, Yahudilerin yine de ayakta kalabilmeleri zaten
başka nasıl açıklanabilir ?1948 yılındaki modern İsrail devletinin kuruluşu, Tanrı’nın takdir planı
içerisinde Yahudi halkı için yeni bir başlangıcı simgelemekte idi. Ancak İsrail devleti, sadece kendi
adına var olmak için kurulmadı. Bu devletin kurulması, Yahudilere, kardeş dinler olan Hıristiyanlık
ve İslamiyet arasındaki ilişkileri yeniden tesis edebilmek için gerekli statü ve güven pozisyonunu
sağladı. Modern İsrail’in ortaya çıkışı, kökü İsmail ve İshak’a dek uzanan Kabil-habil çatışmasının
İsrail ve kendini çevreleyen Arapların uzlaşma ve diyaloğ zeminlerinin yaratılması açısından
büyük bir fırsattır. Daha da önemlisi,  İsrail’in yeniden doğuşu, Yahudi halkına, gerçek ebeveynleri
karşılayabilmeleri için verilen ikinci bir şanstır.
 

SONUÇ

Üç aşamada gerçekleştirdiği inanılmaz çabalar sonucunda, Musa, İbrani tutsakları kurtararak, Tanrı
merkezli bir millet oluşturma adına, İsrailoğulları’nı Şeytan’ın egemenliği altındaki Mısır’dan
çıkarıp, Sina çölünün zorluklarını aşarak vaad edilmiş topraklar olan Kenan’a ulaştırmayı başardı.
Tanrı için millet oluşturma görevini ise yaşamının sonunda, yeni kurulan İsrail’in ilk lideri olan
Yeşu’ya devretti.

İsrail’in Yeşu ile başlayıp İsa’nın gelişine dek devam eden, bir millet olarak var olduğu tarih, ulu-
Sal birliğin sağlanarak içsel kargaşaların sona erdirildiği ve dış çevrelerin müdahalelerinden arınma
mücadelelerinin verildiği bir dönem olarak yer alır. İsrail, gerçek ebeveynleri karşılamak üzere
seçilmiş toplum olarak, Tanrı’nın yasalarına uygun olarak yönetilen, prensipe merkezli bir devlet
olma sorumluluğunu yerine getirmek üzere hazırlanmak durumunda idi. Ancak tüm bu yüzyıllar
boyunca İsrailoğulları pek çok kereler, küçük çıkar kavgalarına bağlı olarak,söz konusu amaçlarından zaman zaman çok uzaklara sürüklendiler. Bunun önüne geçip, ilahi takdirin gereği gibi yol alması için, Tanrı, pek çok peygamber ve dürüst liderin yanısıra çeşitli uyarı ve cezaları da toplum bünyesine yolladı. Ve sonunda, İsa’nın mesih olarak, İsrail halkını merkez alarak, yeryüzünde Göksel Krallığı kurma misyonu ile Tanrı tarafından gönderilebilmesi için gereken şartlar oluştu.

İsa’nın gelişine yakın olan son dönem içerisinde, İsrail, gerçek ebeveynler olgusuna hazırlanmada,
tek başına değildi. Dünyanın geri kalan toplumları da, daha önce hiç görülmemiş ölçüde, insan
çabasının etken olduğu hemen her alanda, bir aydınlanma dönemine girdiler. Gerçek ebeveynlerin
misyonu tüm insanlığın kurtuluşuna yönelik olduğu için, dünyada var olan her kültür bünyesinde de,
onların gereği gibi karşılanabilmeleri için gerekli temelleri oluşturacak bir takım içsel unsurlar
yeşerip, gelişti. Bir sonraki konumuzda, Tanrı’nın İsa’yı merkez alan yeryüzü idealinin gerçekleş-
mesine yönelik global anlamdaki takdir planı içindeki hazırlıklarına , ana hatları ile yer vereceğiz.
 
 




 I Başa dön I Ana Sayfa I E-Posta I
 
 
Copyright © 1998 DÜNYA BARIŞI İÇİN AİLE FEDERASYONU VE BİRLİK. All rights reserved.